12 Haziran 2009 Cuma

Kapitalizm ve Modernizm

Karl Marx, toplumda iki tip sınıfın varlığından söz ediyordu; alt sınıf ve üst sınıf. Ona göre orta sınıf diye bir sınıf yoktu ve olmayacaktı da. Toplumu belirleyen şey ona göre ekonomiydi, toplumdaki diğer tüm kurumlar; dinden aileye, siyasetten hukuka tüm kurumlar ekonomi kurumuna göre şekil alacaklardı. 

Proleter (işçi) çalışıyor burjuvazi şahlanıyordu. Proleter eziliyor, burjuvazi güç kazanıyordu. Alt sınıfta bulunan proletarya, kapitalizm yüzünden her geçen gün biraz daha ezilecek, zayıflayacak, aç kalacak; buna karşın üst sınıftaki burjuvazi de servetine servet katacaktı. Proletaryanın elinde bağlandığı zincirlerinden başka bir şey kalmadığı zaman tüm proleterler birleşecek ve devrim yapacaklardı, böylelikle kapitalist sistem ortadan kalkacak ve bir proleter hâkimiyeti sağlanacaktı.


Aradan bir asırdan fazla zaman geçti fakat Marks’ın bu ütopyası gerçekleşmedi. Kapitalizm olabildiğince şaşaalı bir hal aldı, olabildiğince geniş alana yayıldı. Bu nasıl oldu? Marx niçin yanıldı? Marks’tan günümüze doğru bir serüvene göz atalım.

Marks’ın yukarıda belirttiğimiz tezini iyi okuyan burjuvazi, Marks’ın bu tezini kendine rehber edindi ve ona göre tedbirler aldı. Sendikaların kurulmasına ön ayak oldu, işçi haklarında iyileştirmeye gitti ve en önemlisi de orta sınıfın oluşmasını sağladı. Marks’ın tezi kapitalist sitemi yok etmeye yönelikken bu tez kapitalizmin şahlanmasında ön ayak konumuna geldi. Marx bu şekilde yanıldı. Marx öldü fakat kapitalizm hala yaşıyor.

Kapitalizmin varlığını sürdürmesinde tüketim önemli bir işlev görmektedir. Bireyler tüketime mahkûm edilmekte, ihtiyaç olmadığı halde gereksiz harcamalar yapmaktadır... İslam dininin haram kıldığı israf kavramı kapitalist sistemin dinamosu görevini üstlenmiştir...


Kapitalist sistem bireycidir, ben merkezlidir. Kapitalizm bireyciliği savunur. Bireyci olan insan açtır, doymak bilmez, zayıfı ezmekten haz duyar. Toplumun bütünü önemli değildir onun için, birey tüketsin yeter. Bu sebepten ötürü insanı yalnızlığa mahkûm etmiştir. Etrafımızdaki milyonların arasında yalnızızdır çoğu zaman. 200 kişinin yaşadığı bir apartmanda adını bildiğimiz bir kişi çıkmaz. Bir adres soracak olursak ücret talep edebilecek menfaatperest birine denk gelebiliriz. Yolun ortasında bayılıp kaldığımızda hiç kimse müdahale etmez; ambulansın, polisin görevi der geçer. Modern yaşam yeri diye tanımlanan kent, modern insan diye telakki edilen kent insanı yalnızdır, kapitalist sistemin kurbanı olmuştur.


Modernizm ve kapitalizm aynı dönemin çocuklarıdır. Kapitalizmin şahlanması için, modernizmin olabildiğince ilgi çekici olması gerekir. Batılı olmayan devletlerin, halkların batıya olan özlemi moderne olan hayranlık değil midir? Görünürde yakışıklı bir delikanlı gibi duran modernizmin bağrında ne iğrençlikler barındırdığına bir göz atalım.

Modern toplumlarda zinaya teşvik vardır. Aile içi zina! (ensest) almış başını gidiyor, eşcinsellere amansız haklar tanınmakta. Fahişelik bir meslek haline gelmiş, öyle ki vergi dahi alınmakta. Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı had safhada. Aile kurumu dağılmış, on sekizine giren genci ailesi artık ne halin varsa gör diye evden kovmakta, evde kalması karşılığı ise kira bedeli almakta. Zengin daha da zengin, fakir daha da fakirleşmekte. Hayali mutluluklar uğruna nice mutlu yaşamlar kararmakta. Yine modernizmin çocuğu olan, sözde kadınlara bir takım haklar sağlamak, kadın haklarını korumak maksadıyla ortaya çıkan feministler, kadınları erkekleştirmekten başka işlev görmemekte.


Kapitalizm insanlara fayda sunuyor, o halde olması güzel bir şey diyebilir miyiz? Yediğimiz yemekten içtiğimiz içeceğe, giydiğimiz elbiseden kullandığımız arabaya, konuştuğumuz telefondan okuduğumuz gazeteye kadar günlük yaşamdaki tüm ihtiyaçlarımızı rahat bir şekilde gideriyoruz. Hatta pek çok ürün her geçen gün daha ilgi çekici, daha cezp edici olarak bizlere sunulmakta, albenimizi daha da depreştirmektedir. Bizim gücümüz yetiyor bize sunulan bunca şeyi tüketebiliyoruz, peki buna gücü yetmeyenler ne yapacak? İşte tam bu noktada düğüm çözülmekte, kapitalizm de bunu istemekte. Fakir daha da fakirleşsin, zengin daha da zenginleşsin, orta sınıf ise sürekli tüketsin. Kapitalist sistemin insanlara fayda sağlaması meşru kılınmasını sağlamaz, Kapitalist sistem eşitsizliği savunmakta. Bunu Marx görmüştü, teşhisini iyi koymuştu fakat tedavi yöntemi yanlıştı ki, netice de yanlış olduğunu gösterdi. Aynı teşhisi İslam dini de koymakta ve tedavi yöntemi doğru uygulandığı takdirde başarı sağlayacağına olan inancım da tam. Tek çare dine dönüş ve dini gerçek anlamda yaşamakta.

Not: Bu yazı 2009 yılında Solhan.Net adlı internet sitesinde yayınlanmıştır.